Aşırı sağ politikalar başta Batı’da olmak üzere son yıllarda halk nezdinde giderek daha fazla karşılık buluyor. Fransa’da önceki yıl yapılan seçimlerde aşırı sağcı, göçmen karşıtı siyasetçi Marine Le Pen ile partisi Milliyetçi Cephe (RN) oylarını rekor seviyelere yükseltti.
Gelecek haziranda yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerine ilişkin kimi anketlere göre en fazla oyu RN’nin alacak. Almanya’da ise radikal sağcı Almanya için Alternatif Partisi geçen aylarda ilk kez anketlerde ikinci sırada yer aldı. Hollanda’da kasımda sandıktan birinci çıkan aşırı sağ cepheden popülist politikacı Geert Wilders, başbakalık için koalisyon görüşmelerini sürdürüyor. İtalya ve İsveç de son iki yıldır aşırı sağcı partiler liderliğindeki koalisyonla yönetiliyor.
Arjantin’de aşırı sağcı Javier Milei, geçen ay cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturdu. ABD’de kimi yorumculara göre bu yıl kasım ayında yapılacak başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi Partili, eski Başkan Donald Trump’ın adı öne çıkıyor.
Yükselen aşırı sağın mevcut düzen ile ilişkisini ve solun bunun karşısındaki tutumunu Marksist düşünür Vijay Prashad ile konuştuk.
‘ZULÜM KÜLTÜRÜ ÜRETİYOR’
“Vahşi kapitalizm eliyle gerçeklikten koparılan işçiler, hakikatin para olduğunu düşünür ve bu hedef için de bedenini bir araç getirir” diyen Prahsad, “Devlet tarafından sağlanan sosyal refahın eksikliği ve işçiler tarafından yönetilen kurumların çöküşü, evden sokaklara kadar uzanan normal bir şiddet türü olan ‘zulüm kültürü’nü üretir” diye konuştu. Artan milliyetçilik dalgasına yönelik Prashad, “Bu şiddet, genellikle tantana olmadan gerçekleşir ve ataerkillik ve milliyetçilik gibi geleneksel iktidar yapılarını güçlendirir” değerlendirmesini yaptı.
SOSYAL DEMOKRASİ EKSİKLİĞİ
Solun aşırı sağın yükselişine yönelik tepkisine dair Prashad, “Yeterli bir tepki vermekte zorlanıyor. Bunun ana etkeni merkez siyasetin sağa kayması yani sosyal demokrasinin artık sosyal refahı savunmak için mücadele etmemesi” diye konuştu. “Gerçek sosyal demokrasinin ve liberalizmin yok olması, sol siyasete ‘sol liberalizmin’ tarihsel görevi olan ‘sosyal refahı büyütme’ görevi yüklüyor” ifadelerini kullanan Prashad, “Saflarımızın zayıf olduğu bir dönemde sosyal demokrasi görevini üstlenmek, solun kapitalizm içindeki kurumları savunmak için çok fazla enerji harcaması gerektiği anlamına geliyor. Aşırı sağı yaratan toplumsal zemine karşı bir gündem oluşturamamamızın nesnel nedeni budur” dedi.
Artan muhafazakâr ve milliyetçi eğilimin geleceğine ilişkin Prashad, “Önümüzdeki birkaç yıl çok zor geçecek. Aşırı sağ, Batı’da ve Küresel Güney’de etkisini artıracak. Ancak Avrasya’nın yükselişi nedeniyle dünya sisteminde çelişkiler, işçi sınıfı hareketleri için yeni fırsatlar sunacak. Çelişkiler keskinleştikçe sol harekete geçerek güven sağlayacak” öngörüsünde bulundu. Prashad, buna örnek olarak “ABD’deki gençlerin büyük çoğunluğunun İsrail’in kanlı saldırılarında Beyaz Saray’ın savaş politikalarına karşı çıktığını” anımsattı. l İSTANBUL