Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, önceki yıllarda da Marmara Bölgesi’nde yılda yaklaşık ortalama 900 tane deprem yaşandığını belirterek, Bu 900 depremin 4 ilâ 5 tanesi, 4’ün üzerinde depremler. Dolayısıyla aslında bu yıl içinde de baktığımız gibi bunlar normal sismik aktivite yoğunluğu içerisinde değerlendirilebilir dedi.
Uzmanlar, son 1 ayda Marmara Denizi’nde yaşanan hafif ve orta şiddetteki depremlerin, olası İstanbul depreminin habercisi olup olmayacağına dair değerlendirmelerde bulundu.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, bölgede en son 17 Aralık’ta Yalova’nın Çınarcık ilçesinde meydana gelen 4.1 büyüklüğündeki depremin, Kuzey Anadolu Fayının kuzey kolu üzerinde olduğunu belirlediklerini söyledi.
Marmara Denizi’nde, 4 Aralık’ta meydana gelen 5.1 büyüklüğündeki depremi hatırlatan Özener, bu depremin de Kuzey Anadolu Fayının Marmara Denizi içinden geçen güney kolu üzerinde olduğu bilgisini verdi.
“NORMAL SİSMİK AKTİVİTE YOĞUNLUĞU”
Özener, bu depremlerin birbirinden farklı iki kol üzerindeki depremler olduğunu belirterek, “Önceki yıllarda da Marmara Bölgesi’nde yılda yaklaşık ortalama 900 tane depremimiz var. Bu 900 depremin 4 ila 5 tanesi, 4’ün üzerinde depremler. Dolayısıyla aslında bu yıl içinde de baktığımız gibi bunlar normal sismik aktivite yoğunluğu içerisinde değerlendirilebilir” dedi.
“BÜYÜK DEPREM BEKLENTİSİNDE BİLİM İNSANLARI HEMFİKİR”
Marmara Bölgesi’nde büyük bir deprem beklendiğini belirten Özener, “Bu dünya üzerindeki bütün bilim insanlarının hemfikir olduğu bir konu. Böyle bir depremi maalesef biz göreceğiz. Biz toplum olarak, karar vericileri olarak bu depreme ne kadar hazırız? Biz bu konuda yoğunlaşsak aslında, deprem zararlarının azaltılması yönünde çabalarımızı yoğunlaştırsak daha faydalı olacağı kanaatindeyim” diye konuştu.
“GÜNDE 80-100 DEPREM OLUYOR”
Prof. Dr. Özener, 6 Şubat’ta yaşanan depremlerden dolayı Türkiye’de 2023 yılının çok yoğun geçtiğini kaydederek, “55 binin üzerinde deprem oldu şu ana kadar. Ama bu büyüklükte bir deprem olmasa dahi, yaklaşık 20-25 bin her yıl ortalama deprem oluyor. Yani günde 80 ila 100 arasında tüm Türkiye’de ve yakın çevresinde depremler olmakta. Yani maalesef ülkemiz bir deprem ülkesi. Bunu kabul edip bununla birlikte yaşamamız lazım” diye konuştu.
“KONUSU OLMADIĞI HALDE YORUM YAPIYORLAR”
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ziyadin Çakır da Marmara Denizi üzerinde son bir ayda birçok şehirden hissedilen hafif ve orta şiddetli depremlerin, fay hatları üzerindeki etkilerini anlattı.
Çakır, sosyal medya üzerinde depremlerle ilgili çok fazla spekülatif bilgi yayıldığını, konusu olmadığı halde birçok uzmanın da yorum yaptığını söyledi.
Deprem konusunun hayati bir öneme sahip olduğunu belirten Çakır, “Deprem belli bir uzmanlık alanı. Her yer bilimci, jeolog ya da jeofizikçi deprem çalışmıyor. Maalesef son depremlerden bu yana hiç deprem üzerine çalışmayan da yorum yapıyor. Çoğu yetersiz, temel bilgilerle yanlış bir şekilde yapılıyor” diye konuştu.
“İSTANBUL DEPREMİNİN HABERCİSİ DEĞİL”
Türkiye’deki büyük deprem üreten ana fay hatlarının yanı sıra çok sayıda küçük fay hattı da olduğu bilgisini veren Çakır, şunları kaydetti:
“Türkiye’de yüzlerce irili ufaklı fay var. Bu faylar küçük deprem üretiyor. Bu fay hatları üzerinde arada 3, 4 ve 5 büyüklüğünde deprem olması normal. Son depremler de küçük faylar üzerinde oluşmuş depremler. Herkesin merak ettiği, bu depremler beklenen Marmara, İstanbul depreminin öncüsü mü habercisi mi? Kesinlikle değil. Bunlar yüz sene önce de oluşuyordu.”
“SON DEPREMLER ANA FAYDAN UZAK”
Çakır, deprem kuşağındaki bir ülkede 4-5 büyüklüğündeki depremlerin “olağan” depremler olduğunu kaydetti.
Prof. Dr. Çakır, küçük depremlerin ana faylara yakın olması durumunda dikkatli olmak gerektiğine dikkati çekerek, “Eğer deprem Marmara Denizi’nin ortasından geçen Kuzey Anadolu Fayı’nın aktif kolu yakınında oluşursa, fayın üzerindeki gerilmeyi değiştirebilir ve depremi tetiklemeye neden olabilir. Ama son depremler ana faydan oldukça uzak ve küçükler. “değerlendirmesinde bulundu.
Çakır, İstanbul’da öncelikli konunun depreme hazırlık ve kentsel dönüşüm olduğunun altını çizdi.
Kentsel dönüşüm faaliyetlerine hız verilmesi gerektiğini vurgulayan çakır, öncelikle okullar, hastaneler, devlet kurumları, büyük sanayi alanları gibi insan yoğunluğunun çok olduğu yerlerin dönüştürülmesi gerektiğini vurguladı.
Kentsel dönüşümün de hem müteaahhit hem de ev sahipleri için cazip hale gelmesi gerektiğini vurgulayan Çakır, “İstanbul’da kentsel dönüşümün ivedilikle tamamlanması gerekiyor. Ne kadar çabuk olursa ilerideki bir depremde can kaybı o kadar az olacak” ifadelerini kullandı.