HSBC, yerel seçimlerin ardından TL’nin dolar karşısında yeni bir zayıflık dönemi yaşayacağına dair büyük bir değişiklik beklemediklerini belirtti.
HSBC, 31 Mart yerel seçimlerinden sonra büyük bir politika değişikliği beklemediklerini bildirdi. Ekonomide yumuşak inişin öncelikli olmaya devam edeceğini öngören HSBC, bunun da dengesizliklerin düzeltilmesinin yavaş olacağı anlamına geldiğini vurguladı.
Ekonomim’in aktardığına göre, HSBC, “Daha fazla sıkılaştırma ekonominin daha hızlı bir şekilde soğutulmasına yardımcı olacaktır, ancak daha kademeli bir yaklaşım beklemeye devam ediyoruz” dedi.
HSBC’nin dün yayınladığı raporda yer alan değerlendirmeler şöyle:
“Türkiye 31 Mart’ta yerel seçimlere gidiyor. Bize sıkça yöneltilen sorulardan biri, yerel seçimlerde AKP’nin güçlü çıkmasının politika yapıcılara yüksek enflasyon ve büyük iç ve dış açıklarla mücadele etmek için daha iddialı bir ekonomik istikrar programı uygulama alanı sağlayıp sağlamayacağıdır.
Daha fazla faiz artırımı ve daha sıkı bir mali duruş ihtiyacına katılmakla birlikte, Türk politika yapıcıların son yorumları, makro dengesizliklerin bir süre daha devam etmesi anlamına gelse bile, bir numaralı önceliklerinin ekonomiyi yumuşak bir zemine oturtmak olduğunu gösteriyor.
Büyümenin iyi bir şekilde desteklenmesinin seçimler bittikten sonra da önemli bir husus olmaya devam edeceğini düşünüyoruz.
SEÇİMDEN SONRA TL’DE ZAYIFLIK BEKLEMİYORUZ
Döviz kuru hakkında da çok sayıda soru aldık. Mayıs 2023 sonunda yapılan genel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından lira Haziran ayında ABD doları karşısında yüzde 20 değer kaybetmiştir. Bu deneyim ve Mısır’da son dönemde alınan politika kararları, liranın yerel seçimlerin ardından yeni bir zayıflık dönemi yaşayıp yaşamayacağına dair sorulara yol açtı. Biz bunun olası olmadığını düşünüyoruz çünkü politika yapıcıların öncelikleri değişmiş görünüyor.
Yeni ekonomi yönetimi ekibi Haziran 2023’te görevi devraldığında, ekonomiyi soğutmayı amaçlayan parasal sıkılaştırma ve REER’in değer kaybının bir kombinasyonu yoluyla ödemeler dengesini istikrara kavuşturmaya öncelik verdiklerine inanıyoruz. Bu arada, merkez bankasından gelen en son iletişim, politika önceliklerinin bir miktar yeniden sıralandığını gösteriyor.
Şubat ayı PPK toplantısının sonuç bildirgesinde, mevcut “sıkı” politika duruşunun “enflasyonla mücadelenin temel unsurlarından biri olan Türk Lirası’nın reel olarak değer kazanması sürecine katkı sağlamaya devam edeceği” yönünde bir yönlendirme yer almıştır.
ENFLASYON DİNAMİKLERİ ZORLAYICI OLMAYA DEVAM EDİYOR
Banka ilk kez reel değerlenmeye bu kadar açık bir şekilde atıfta bulunmuştur. TCMB geçen yılın ikinci yarısında para politikasını beklediğimizden daha fazla sıkılaştırdı ve mart ayında sürpriz bir artış yaparak faiz oranını yüzde 50’ye yükseltti. Ancak enflasyon dinamikleri zorlayıcı olmaya devam ediyor. Bunun iki nedeni olduğuna inanıyoruz.
Birincisi, reel faiz oranları (Türkiye için daha uygun olduğuna inandığımız gerçekleşmiş enflasyon kullanılarak hesaplanan) negatif kalmaya devam etmektedir. İkincisi, parasal sıkılaştırmaya mali sıkılaştırma veya daha kısıtlayıcı bir gelirler politikası eşlik etmemiştir. Birlikte ele alındığında, bu politika zemini yurtiçi faaliyette bir miktar yavaşlamaya yol açmıştır, ancak istisnai olarak güçlü bir başlangıç pozisyonundan. Sonuç olarak, enflasyon ve dış dinamiklerdeki iyileşme şu ana kadar sınırlı kalmıştır.
YIL SONU ENFLASYON TAHMİNİMİZ YÜZDE 49
Enflasyonun TCMB’nin 24 yıl sonu ve 2025 yıl sonu tahminleri olan yüzde 36 ve yüzde 14’ü büyük ölçüde aşma eğiliminde olduğunu düşünüyoruz. Bizim tahminlerimiz ise, sırasıyla yüzde 49 ve yüzde 29’dur.
Cari işlemler açığı geçen yıl 45 milyar dolara veya GSYH’nin yüzde 4,1’ine ulaşmıştır. TCMB, Haziran ayında sıkılaştırma döngüsüne başlamadan önce 12 aylık açık, Mayıs 2023’te 60 milyar dolara (GSYH’nin yüzde 6,1’i) ulaşmıştı. 2022’ye kıyasla ticaret açığı, hafif bir iyileşmeyle 87 milyar dolar olurken, hizmetler fazlası yüzde 5 artarak 52 milyar dolara ulaştı.