Gelişmiş ekonomiler arasında yer alan G7 üyesi İngiltere ve Japonya’nın resesyona girmesi ve Avrupa’nın lokomotifi Almanya ile Euro Bölgesi’nin durgunluk yaşaması, küresel ekonomide resesyon endişelerini artırdı.
Küresel ekonomide tehlike çanları çalıyor. İngiltere, Japonya ve Almanya’dan gelen veriler küresel ekonomide resesyon endişelerini artırıyor.
Bir ülkedeki ekonomik faaliyetlerde en az 6 ay süreyle gerileme yaşanması ve reel GSYH’nin düşmesi anlamına gelen resesyon, ekonomik aktivitede duraklama, milli gelirin düşmesi ve işsizliğin artması gibi birçok olumsuz etkiye yol açıyor.
Ekonomilerde resesyona girilmesi için üst üste iki çeyrek GSYH’de düşüş yaşanması gerekirken, resesyon belirtileri olarak sanayi üretiminde, perakende satışlarda, yatırımlarda azalma ile işsizlik oranında artış sıralanıyor.
Ülkelerin sıkı para ve maliye politikaları, dış talepte azalma, emtia fiyatlarında artış ekonomik belirsizlikler ile ciddi doğal afetler resesyona neden olabiliyor. Resesyon ortamı gelirleri düşürüyor, yoksulluk ve eşitsizliği artırıyor, firmaların kapanması ve ekonomik büyümenin yavaşlaması ile sonuçlanıyor.
Son dönemde gelişmiş pek çok ülkeden gelen resesyon veya duraklama yönündeki veriler ise küresel ekonomide resesyon kaygılarını doğuruyor.
Özellikle merkez bankalarının enflasyonla mücadele için uyguladığı tedbirler ve faiz artırımlarında geri adım atılmaması halinde resesyona sürüklenecek ülkelerin de artması bekleniyor.
İNGİLTERE’DE BREXİT SANCILARI SÜRÜYOR
İngiliz Ulusal İstatistik Ofisi (ONS) verilerine göre, geçen yıl ekim-aralık döneminde yüzde 0,3 ile beklentinin üzerinde küçülen ülke ekonomisi, son iki çeyrek daralarak teknik resesyona girdi.
İngiltere’de özellikle hizmet, üretim ve inşaat sektörlerinde düşüş dikkati çekti. İngiliz ekonomisi 2023’ün üçüncü çeyreğinde de yüzde 0,1 daralmıştı.
Ülkede yüksek enflasyon, İngiltere Merkez Bankasının faiz oranlarını sabit tutmasıyla sonuçlanırken, bu durum ekonomik büyümeyi engelledi.
Covid-19 salgınından bu yana diğer gelişmiş ekonomilere kıyasla enflasyonla daha başarısız bir mücadele sergileyen İngiltere’de enflasyon oranı Ekim 2022’de yüzde 11’e kadar yükselirken, geçen ay itibarıyla yüzde 4’e kadar geriledi.
İngiltere Merkez Bankasının enflasyon hedefi ise yüzde 2 seviyesinde bulunuyor. Ülkede merkez bankası, son olarak 1 Şubat’ta politika faizini beklentiler doğrultusunda 15 yılın en yüksek seviyesi olan yüzde 5,25’te sabit bırakmıştı.
Yükselen fiyatlar İngilizlerin alım gücüne de zarar veriiyor. Uluslararası analistler ülkenin Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılma kararının yarattığı ekonomik sorunların sürdüğüne işaret ediyor.
İngiltere Maliye Bakanı Jeremy Hunt da Aralık 2023’te yaptığı açıklamada, ülkesinin AB’den ayrılmasının yaklaşık 5 yıllık bir istikrarsızlık sürecine neden olduğunu söylemişti. Öte yandan, İngiltere ekonomisi geçen yıl yüzde 0,1 büyüyerek 2008 küresel mali krizden bu yana en zayıf performansını gösterdi.
JAPONYA’DA ZAYIF YENİ İHRACATI ETKİLİYOR
Japonya, geçen yılın son çeyreğinde zayıf iç talep nedeniyle resesyona girdi. Ülkede GSYH, son çeyrekte yıllık bazda yüzde 0,4 geriledi.
Japonya’nın GSYH’si 2023’ün üçüncü çeyreğinde de yüzde 3,3’lük düşüş göstermişti. Böylece Japon ekonomisi teknik olarak resesyona girmiş oldu.
Japonya’da iç tüketimin zayıf kalması ülkeyi resesyona sürükleyen ana etken olurken, tüketici harcamaları da dahil olmak üzere tüm önemli talep kategorileri negatifti.
Japonya’nın temel enerji ihtiyacının yüzde 90’ından fazlasını ve gıda ürünlerinin yüzde 60’ını ithal ettiği göz önüne alındığında zayıf yen yaşam maliyetinin artmasına önemli ölçüde katkıda bulundu.
Yen para biriminin son iki yılda dolar karşısında yaşadığı sert düşüşler ekonomik gerilemede önemli rol oynadı.
Zayıf yen ihracat karlarını düşürürken, yenin özellikle 2022 ve 2023’te ABD doları karşısında neredeyse beşte bir oranında değer kaybetmesi dikkati çekti.
Resesyona giren Japonya, dünyanın en büyük üçüncü ekonomisi unvanını ise Almanya’ya devretti.
Son verilerle Japonya Merkez Bankasının (BOJ) 10 yıldır uyguladığı gevşek para politikasından çıkışına dair şüpheler de arttı. GSYH verileri aynı zamanda ülkenin merkez bankasının faiz artırma kararını daha da geciktirebileceği olarak yorumlandı.
ALMANYA’DA RESESYON TEHLİKESİ ARTTI
Özellikle enerji alanında Rusya ile kopan ilişkiler nedeniyle sanayisi zor günler geçiren Almanya’da ise ekonomi geçen yılın son çeyreğinde yüzde 0,3 küçüldü.
Ekonominin bu yılın ilk çeyreğinde de küçülmesi halinde teknik resesyona girecek Almanya’da ekonominin yıllık performansı da endişeleri artırıyor.
Ülke ekonomisi 2023’te bir önceki yıla göre yüzde 0,3 küçülürken, Almanya Maliye Bakanı Christian Lindner, 5 Şubat’ta yaptığı açıklamada, ekonomide yaşanan küçülmenin ülkesini daha fakir hale getirdiğini söyledi.
“Büyüme olmadığı için fakirleşiyoruz. Geride kalıyoruz.” ifadesini kullanan Lindner, Almanya’nın artık rekabetçi de olmadığını belirtti.
Ülke çapında çiftçi protestoları da devam ederken, Alman Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği (DIHK) tahminlerine göre, 2024 de ekonomik açıdan zor bir yıl olacak.
DIHK’in 27 binden fazla şirketle yaptığı ankete göre, katılımcıların yüzde 35’i, bu yıl iş dünyasındaki durumun daha da kötüleşmesini bekliyor.
Hükümet 2024 için yüzde 0,2 ekonomik büyüme beklerken, DIHK’a göre Alman ekonomisi bu yıl da yüzde 0,5 küçülecek.
EURO BÖLGESİ DURGUNLUKTA
Euro Bölgesi ekonomisi, geçen yılın son çeyreğinde önceki çeyreğe kıyasla büyümedi.
20 üyeli Euro Bölgesi’nde mevsimsellikten arındırılmış GSYH, geçen yılın üçüncü çeyreğinde önceki çeyreğe kıyasla yüzde 0,1 küçülmüştü.
Resesyona girmekten kıl payı kurtulan Euro Bölgesi durgunluktan çıkamadı. Ekonomideki zayıf performans özellikle iç talep ve yatırımlardaki sert düşüşten kaynaklandı.
Euro Bölgesi ekonomisi, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlamasıyla yaşanan enerji fiyatlarındaki büyük artışın ardından yeniden ivme kazanmakta zorlandı.
Avrupa’nın en büyük ekonomisi olan ve ucuz enerjiye bağımlı Almanya, ekonomik sınamayı en sert hisseden ülkelerden oldu.
Avrupa Merkez Bankası’nın yükselen enflasyonu dizginlemek için yaptığı sert faiz artışları, tüketiciler ve işletmelerin harcamaları üzerinde daha fazla baskı yarattı.
Euro Bölgesi’nin üretim ve hizmet sektörlerindeki faaliyet yavaşlarken mal ve hizmetlere olan talep geriledi.
AB Komisyonu, satın alma gücünün zayıflaması ve yüksek faiz oranlarının kredileri azaltmasıyla Euro Bölgesi’nde bu yılki ekonomik büyüme beklentisini yüzde 1,2’den yüzde 0,8’e indirdi.
Yapılan aşağı yönlü revizyon, hane halkı satın alma gücündeki zayıflama, güçlü parasal sıkılaştırma, mali desteğin kısmen geri çekilmesi ve düşen dış talep nedeniyle büyümenin düşük kalmasına bağlandı.
Özellikle enflasyonla mücadele için yüksek faiz oranlarının devamı, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın şiddetlenmesi, Orta Doğu’da İsrail Filistin arasındaki çatışmaların bölgeye yayılması, Kızıldeniz’de yaşanan saldırıların devamı ile Çin ekonomisindeki yavaşlama küresel ekonomideki belirsizlikleri daha da artırıyor.
Böylece, geçen yıl boyunca küresel ekonomide oldukça yüksek seyreden resesyon kaygısının bu yıl da devam etmesi, büyüme oranının düşük seviyelerde kalması bekleniyor.