11 üniversitenin Atatürkçü Düşünce Topluluğu/Kulübü, Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine Demokrasi katliamının karşısında, halkın iradesinin yanındayız tepkisini gösterdi.
Gezi davasında 18 yıl hapis cezasına mahkum edilen ve AYM’nin 2 kez hak ihlali kararı vermesine rağmen tahliye edilmeyen TİP Hatay Milletvekili Can Atalay hakkındaki milletvekilliğinin düşürülmesi kararı dün Genel Kurul’da okunmuştu.
ODTÜ, ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü, Bilgi Üniversitesi, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi, Koç Üniversitesi, MEF Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Yakın Doğu Üniversitesi ve İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’lerinin Atatürkçü Düşünce Toplulukları tarafından ortak tepki geldi.
11 üniversitenin Atatürkçü Düşünce Topluluğu/Kulübü’nün ortak açıklaması şu şekilde:
“Yüz yıllık Cumhuriyetimizin tarihine bugün, bir kara leke olarak düşmüştür. Hatay Milletvekili Can Atalay, seçilmiş olduğu halde hukuka aykırı olarak ceza evindedir. Anayasa Mahkemesi’nin 2 kez hak ihlali kararı vermesine rağmen bugün Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi’nin yetkisini gasp ederek aldığı karar TBMM’de okunmuş ve Can Atalay’ın milletvekilliği düşürülmüştür. Halkın iradesi ve demokrasinin gereklilikleri yoksayılmıştır. Hatay’ın seçilmiş milletvekili TBMM’de yemin bile edememiş, Anayasa’ya uyulmamıştır. Bugün varılan noktada halkın iradesini tanımadıklarını açıkladıkları kürsüde zamanında Cumhuriyeti lağvetmek isteyen terör örgütü liderlerine methiyeler düzüldüğüne de şahit olunmuştur.
Kuvvetler ayrılığının ve dolayısıyla modern demokrasinin Türkiye’deki vazgeçilmez unsuru olan Anayasa Mahkemesi, Türk hukuk tarihinde görülmemiş bir gafletle yok sayılmıştır. AYM alınan kararların Anayasa’ya uygunluğunu denetleyen en üst otoritedir. Bu otoritenin Can Atalay’ın tahliyesine dair verdiği hükmün Yargıtay kararı bahane gösterilerek tanınmaması, daha da ileri gidilerek resmi olmayan yollarla milletvekilliğinin elinden alınması Yargıtayın hem hükümetin sözcülüğünü yaptığının hem de meşruiyetini anayasal düzenden alan hükümetin bizzat anayasayı yok saydığının göstergesidir. Aynı zamanda ülkemizdeki 22 yıllık yargı krizi, bu vakayı takriben bağımsız yargının son kırıntılarının tasfiyesiyle sonuçlanmıştır. Bu durum açık biçimde anayasanın meşruiyetinin ve hukukun üstünlüğünün bilinçli olarak itibarsızlaştırılmasıdır, “Ben yaptım oldu.” zihniyetinin göstergesidir. Yaklaşık 1 ay önce Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu tarafından öldürülen vatandaşımızın canına 27300 lira değer biçen hükümet yargısı, Can Atalay davasında da kendisinden bekleneni yerine getirmiştir.
“Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı…” ifadesi açıkça Anyasamızın başlangıcında da yer almaktadır.
Yargının bağımsızlığı böylesine sorgulanabilir bir duruma gelmişken, hangi vatandaş böylesi yargı organlarına güvenebilir? Anayasanın böylesine hiçe sayıldığı bir ortamda kim güvendedir? Bu sorular bir tarafa, 6 Şubat’ta büyük ihmaller yüzünden korkunç kayıplar verdiğimiz depremlerle sarsılan ülkemizde; bu depremden en çok etkilenen illerden olan Hatay halkının oylarıyla seçtiği bir milletvekili, Meclis dışında tutuldu ve yasal prosedürlere uymadan vekilliği düşürüldü. Depremdeki yeterliliği sorgulanan, topladığı deprem vergilerini yandaşın cebine indirip yaptığı ihmallerle, imar aflarıyla felakete davetiye çıkaran bu hükümet daha yaralarını saramayan Hatay halkının iradesini bu yasal olmayan kararıyla hiçe saymıştır. Türkiye Cumhuriyeti ve onun taşıdığı değerler sahipsiz değildir. Atatürk Gençliği, Cumhuriyet değerlerinin muhafızı ve devrimlerin yılmaz savunucularıdır. Bugün yaşanan demokrasi katliamının karşısında, halkın iradesinin yanındayız!”