Son Osmanlı sultanı, Cumhuriyet kurulduktan sonra saltanatını geri almak için düşman olduklaıryla bile bir araya gelmişti.
“Tarihe ve vatan ve millete taalluk eden mesailde ketum olmak caiz değildir”.
Cümle Kiraz Hamdi Paşa’ya ait. Kiraz Hamdi kim? Vahdettin’in başyaveri, emperyalistlerle işbirliği yaptığı için korkup zaferden sonra ülkesinden kaçan Osmanlı paşası. Sürgün yıllarını Romanya’nın Köstence kentinde geçirirken kendisi gibi işbirlikçi olanların iç yüzünü, hanedan üyelerinin “basiretsizliğini” görüp Türkiye Cumhuriyeti’ne “içeriden” bilgi aktarmaya karar veren muhbir. Kod adı 686.
Verdiği kritik bilgilerden biri Vahdettin’in San Remo’da dört kişi ile yaptığı gizli toplantıyla ilgili. Katılanlardan üçü yüzellilik. İlki Bursa vali vekilliği döneminde kente Fransız sömürge birliğini davet eden Gümülcineli İsmail. İkincisi Mustafa Sabri Hoca. Eski şeyhülislamı siz bu köşedeki yazılarla zaten tanıyorsunuz. Üçüncüsü ise eski İçişleri Bakanı Mehmet Ali (Gerede). Son isim bir İttihatçı. Saltanatı boyunca İttihatçılara diş bileyen Vahdettin, Kiraz Hamdi’nin söylediğine göre sürgünde umudunu İttihatçılara bağlamış. Saltanatın iadesini onlardan başkası başaramayacaktır düşüncesiyle ittihatçılar şimdi “cevval ve faal adamlar” olmuş. (EGMArşivi, DN: 12222/45, BN: 8/B-8.)
İTTİHATÇILARA SARILDI
İttihatçı Vehip Paşa’yı bu düşünceyle ekibe almış. Vehip Paşa, Çanakkale Cephesinde (Temmuz-Eylül 1915) güney grup komutanı olarak hizmet eder. Ardından Kafkas Cephesi’nde görevlendirilir ama askerlik görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle tutuklanmak istenince ülkeyi terk eder. Yollar ve amaçlar San Remo’da kesişir. Toplantılar Vahdettin’in henüz taşındığı Manolya Villası’nda (Villa Magnolie) 24-30 Nisan 1925 arasında yapılır. (Cumhurbaşkanlığı Arşivi, BN: 01011750, KN: 1/210, F: 22; EGMArşivi, DN: 12222/45, BN: 8/B-4.)
Görüşmelerin yapıldığı tarih Şeyh Sait isyanının bastırıldığı döneme rastlar. Bu nedenle konu görüşmelerde yer bulur. Vahdettin 28 Nisan’da “mühim bir fırsattan istifade edilemedi” diyerek üzüntüsünü vurgulayıp “Öyle değil mi beyefendi?” hitabını Gümülcineli’ye yöneltir. Gümülcineli’nin vurguları ilginçtir. Ayaklanmanın seri bir şekilde bastırılacağının düşünülmediğini söyleyerek hazırlıksız yakalanıldığına işaret eder. İsyanın Kürtlük-Türklük ayrımı üzerine kurulmasını başarısızlık nedeni olarak görür. Ona göre isyancılar “Zulme karşı kıyam ettik” deseymiş başarılı olurmuş. (Cumhurbaşkanlığı Arşivi, BN: 01011750, KN: 1/210, F: 22, Ek 3)
Toplantıda pek çok konu mercek altına alınır. İttihatçılar, Milli Mücadele önderleri, Hürriyet ve İtilaf, Tevfik ve Damat Ferit paşaların tutumu, Vahdettin’in hanedan üyeleri hakkında düşünceleri gibi… Ancak asıl amaç “Saltanat’ın iadesi” ve bunun yöntemidir.
Vahdettin İstanbul özlemiyle doludur. Taht ve tacına yeniden sahip olabilmek için önce Vehip Paşa ile görüşmüştür. Bu görüşme sonucunda “Ordu (Devlet) ve Millet Cemaat-i İnkılabiyesi” adı ile bir örgüt kurulmuştur. Örgütün askeri komutanı “kaid-i evveli” Vehip Paşa olmuş ve örgütü genişletmek amacıyla Yunanistan’a gönderilip Yunan ileri gelenleriyle görüşmüştür. Görüşülenler arasında İngiliz büyükelçisi de vardır. Ülkedeki Çerkes ileri gelenlerinin düşünce ve amaçlarını öğrenmek amacıyla da Kuşçubaşı Eşref ve kardeşi Hacı Sami ile görüş alışverişinde bulunur. Hacı Sami’yi örgütün Yunanistan temsilcisi yapar. Döner San Remo toplantılarına katılır.
Vahdettin, 29 Nisan’da bunları anlatırken katılımcıları da konuya dahil eder, alacakları kararı Vehip Paşa’nın uygulamaya koyacağını bildirir. Gümülcineli’yi idari konulardan sorumlu tutar. Geçici hükümeti kurmak, kurucu meclisi toplantıya davet etmek görevi ona aittir. Vahdettin sonra ekler “İsmail Paşa…. biz İstanbul’a gidinceye kadar icrayı hükümet eyleyecektir. Ancak inkılabı vücuda getirecek Vehip Paşa’dır.” Vehip Paşa toplantıda Vahdettin’e “maiyet-i seniyelerinde” Yunanistan’da önemli isimlerle yaptığı görüşmeler sonucunda hayırlı emirlerinin altı aya varmadan gerçekleşeceği müjdesini verir. T. Mümtaz Göztepe’nin söylediğine göre “O Mustafa Kemal’i taht ve tacıyla beraber hak ile yeksan etmek ahassı amalimdir diye gürül gürül gürleyen” de Vehip Paşa’dır. “Ordunun dörtte üçünün elde edildiğini ve altı aya kadar iade-i saltanatın kabil olacağını itminan-ı tam ile söylemesi” de Vahdettin’i memnun eder. Memnuniyetini konuklarını akşam yemeğine alıkoyarak gösterir. Yemeğin ardından bağlılık ve sır saklama konusundaki yeminlerini vermeleri için dinlenmeye çekilmelerini ister. Vehip Paşa’nın otel odasında dört isim yemin eder. (Cumhurbaşkanlığı Arşivi, BN: 01011750, KN: 1/210, F: 22, Ek 3; Göztepe, Vahdettin Gurbet Cehenneminde, 137)
PARALAR DAĞITILIR
30 Nisan günü veda toplantısı yapılır. Vahdettin mutluluğunu zarf içinde takdim ettiği parayla da gösterir. İdari işler için yüklüce para ödenen Gümülcineli’ye ayrıca 500 İngiliz lirası, Vehib Paşa’ya Yunanistan seyahati için 100 İngiliz lirası, Hoca Mustafa Sabri ile Mehmet Ali’ye San-Remo’ya geliş harcırahı olarak 70 biner Ley ödenir. Mustafa Sabri’ye 20 bin, Mehmet Ali’ye de 10 bin İtalyan lireti verilir. Gümülcineli’nin zarfında bir de hatt-ı hümayun vardır ki bunda kendisinin bir örgüt kuracağı, Türkiye’ye gireceği, Meclis’i toplanmaya çağıracağı, geçici bir kabine oluşturduktan sonra da Vahdettin’i davet edeceği bildirilmiştir. (EGMArşivi, DN: 12222/45, BN: 8/B-12, B-14)
Vahdettin konuklarını uğurlarken “İnşallah bundan sonra İstanbul’da buluşuruz” der. Sonrası mı? Sonrası entrika ve kavgadır. Gümülcineli aldığı parayı içkili eğlencelerde yer. Mehmet Ali ona diş biler, yaptıklarını açık eder. Mustafa Sabri, Vehip Paşa’ya gazetesinde hakaret eder, Vehip Paşa Müsavat gazetesiyle ona yanıt verir: Her gün sövdüğü şapkayı giyip papanın önünde diz çöktüğü “iftirası”nı atar. Vahdettin 16 Mayıs 1926’da yaşamını yitirir. İttihatçı geçmişleri olanlar bir ay sonra İzmir’de Mustafa Kemal’in canına kasteder. Bir yıl sonra Vehip Paşa’nın Yunanistan temsilcisi olarak andığı Hacı Sami ve çetesi Kuşadası’na geçer. Planları Mustafa Kemal’e suikast yapmaktır. Meriç’ten geçen onun pek yakın dostu Bahriyeli Ali Sami’nin amacı da Mustafa Kemal’e suikast düzenlemektir… Sözün özü bu isimlerin hiçbiri vatan haini değildir!