CHP kurultayında Kılıçdaroğlu’nu geride bırakarak 8. genel başkan seçilen Özel, birlik mesajı verdi. “Beni desteklemeyen cezalandırılmayacak” dedi. Özel, “çift başlılık” eleştirisi yapan MHP lideri Bahçeli’nin iktidarı kaybetme korkusu olduğunu söyleyerek “İmamoğlu İstanbul’a mühürlü, ben CHP’nin başarısına mühürlüyüm” diye konuştu. Kurultay sonrası oylarının yüzde 30’a çıktığı yönündeki söylemler için Özel, “Önemli olan bu heyecanı bir dalgaya dönüştürmek. Hedefim, yerel seçimlerde mevcudu koruyup üzerine eklemek. Önce yüzde 30 bandını, sonra yüzde 35 bandını aşıp CHP’yi tek başına birinci parti haline getirmek” dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, yerel seçim hazırlıklarına başladıklarını söyledi. Özel, “Örgüt denetiminde önseçimleri mümkün olduğunca yeni yıla bırakmadan veya yılın başlarında halledip adayları belirlememiz lazım, çalışıyoruz” diye konuştu.
Özel, yerel seçimle genel seçim arasındaki süreçte de önce yüzde 30 bandını, sonra yüzde 35 bandını aşıp CHP’yi tek başına birinci parti haline getirmek istediğini vurguladı. Milletvekili seçiminde yüzde 85 ve üzerinde bir oranla önseçim yapacağını belirtti.
(CHP Genel Başkanı Özel, Ankara temsilcimiz Sertaç Eş ve gazetemizin muhabiri Sarp Sağkal’ın sorularını yanıtladı.)
CHP Genel Başkanı Özgür Özel Cumhuriyet’e gündemi değerlendirdi. Yerel seçim hedefine, aday sürecine ve gelecek milletvekili seçimlerine ilişkin bilgiler verdi. Özel, gazetemizin sorularını yanıtladı:
Kurultaydan sonra CHP’nin oylarında bir artış olduğu, yüzde 30 bandında olduğu belirtiliyor. Sizin bir araştırmanız oldu mu, durumunuz nedir?
Henüz bir araştırma yapmadık. Abone olduğumuz bir şirketin sahibi ölçümlerde duygusal cevapların olduğunu söyledi. Bu kamuoyu araştırması tekniği açısından yanlış. Çünkü “Bir önceki ay yüzde 15’e düşmüştük, şimdi neredeyse iki katı kadar ölçülüyor. O yüzden araştırmayı durdurduk” demişti. Bütün televizyonlarda değişim konuşuluyor ve bunun etkisiyle duygusal cevaplar veriliyor. Birkaç ay sonra görmek lazım. Erkenden yüzde 30’lara çıktık diye sevinmek doğru olmaz. Sahada görülen bir heyecan var. Önemli olan bu heyecanı sürdürüp bir dalgaya dönüştürmek. Hedefim, yerel seçimlerde mevcudu koruyup üzerine eklemek. Yerel seçimle genel seçim arasındaki süreçte de önce yüzde 30 bandını, sonra yüzde 35 bandını aşıp CHP’yi tek başına, çok önemli bir güçle birinci parti haline getirmek. O yüzden “Değişim oldu, bu iş çok kolay” değil. Sadece değişimle partinin iktidar olacağını düşünmemek lazım. Hep birlikte siyaset yapma biçimimizi çok çalışan bir hale dönüştürmemiz lazım.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu işaret ederek partiyi çift başlı bir yönetimle suçladı. Bahçeli’nin sözlerini nasıl değerlendirirsiniz?
Sayın Bahçeli’nin CHP Kurultayı’nın sonucuna yönelik ilgisi centilmence bir sınırda başlamıştı. İlk tebrik telefonunu Sayın Bahçeli’den aldım. Siyasi partilerin liderleri elbette tartışır, polemik olur ama nezaket sınırını aşmamak lazım. Kendi adıma ilk günden beri bu nezaket sınırını korumaya çalışıyorum. Sayın Ahmet Davutoğlu kurultay salonundan çıkar çıkmaz aramıştı. Ardından ilk tebrik telefonu Sayın Bahçeli’den geldi. Bu sınırlarda devam eder diye düşünüyorduk ama değerlendirmesi biraz nezaket sınırlarını aşmış. Herkesin kendi partisinin iç işleyişiyle meşgul olması lazım. CHP’yi düşünen 1.5 milyona yakın üyesi ve seçmeni zaten var. Çok merak ediyorsa şöyle söyleyim: Ekrem Bey İstanbul’a mühürlü. Ben CHP’nin başarısına mühürlüyüm. Bütün CHP’liler de ilk seçimde iktidarı değiştirmeye mühürlü. Sayın Bahçeli’de iktidarı kaybetme ve yerine CHP iktidarının gelmesi telaşını gördüm.
Yerel seçimlere ilişkin nasıl bir değerlendirme yaparsınız?
Ayakları yere sağlam basan bir haritayla gideceğiz. Ben ilk düğmeyi yanlış iliklemedim. Kurultayda salondaki bazı isimlere belediye başkanlığı sözü verseydim kurultayı çok daha rahat kazanırdım. Ama ilk düğmeyi yanlış iliklerdim. Şu anda kimseye verilmiş sözüm yok. O zaman çok objektif kriterlerle hareket edebiliriz. Birincisi mevcut başkanlar için hızlı bir anket çalışması başlatıyoruz. Halkın gönlünde olan benim de gönlümde var. Temel prensip şu: Hiçbir belediye başkanını beni destekledi diye cezalandırılmayacak. Hiçbiri de destekledi diye ödüllendirilmeyecek. “Memnuniyet anketine baktık, belediye başkanı kazanabiliyor” da demeyeceğiz. Belediye başkanının partinin başarısının üstünde bir başarısı varsa bizim de gönlümüzde. Halkın gönlünde değilse iki seçeneğimiz var. Bunlardan bir tanesi kamuoyu araştırması, bir tanesi örgüt denetiminde önseçim. Bizim örgüt denetiminde önseçimleri mümkün olduğunca yeni yıla bırakmadan veya yeni yılın başlarında halledip adayları belirlememiz lazım. Ama her yerde örgüt denetiminde ön seçim doğru sonuç vermiyor. Bunu da örgütlerimize danışarak karar vereceğiz. Bizde olmayacak yöntem, kimseyi suçlamıyorum, ahbap çavuş ilişkisiyle seçim olmayacak.
(Özel’e gazetemizin Cumhuriyet 100. yıl sayısını armağan ettik.)
‘GİZLİ GÖRÜŞMELER OLMAYACAK’İYİ Parti ve HEDEP’le yerel seçim teması olacak mı?
İttifak kelimesi yoruldu. Bundan sonra işbirliği kelimesini tercih ediyoruz. Bunu da seçim bölgesine özel olarak, partilerle ayrı ayrı işbirlikleri olarak düşünüyoruz. İYİ Parti’yle ilgili önümüzdeki günlerde temasımız olması beklenebilir. İYİ Parti dışındaki bütün partilerle de temas edebiliriz. HEDEP de Meclis’te temsil edilen, milyonlarca vatandaşın yetkilendirdiği, çok sayıda belediyeyi kazanmış ve haksızca kayyum atanarak elinden alınmış bir parti. Onlar hem kayyum meselesini hem seçimlerde ne düşündüğümüzü paylaşacağız. Gizli kapılar ardında bir görüşmemiz olmayacak. Bir görüşmemiz olursa bu kamuoyuna açık olacak.
Türkiye’de siyasetin genel bir kuralsızlığı var. Neye göre milletvekili, belediye meclis üyesi seçileceğinin belli olmaması yakınılan bir konu. Sizin buna karşı bir tüzük öneriniz olduğunu biliyoruz. Tüzük kurultayını ne zaman yapacaksınız, kapsamı nasıl olacak?
Tüzük kurultayını aslında 25-26 Kasım’da yapmak üzere buraya geldim. Parti avukatlarını çağırdım. “Ne yapmalıyız?” dediğimde “25-26’sında yapamazsınız. Bu tarihlerde yapılacağını önceki yönetim söyledi ama biraz siyaseten söyledi. Parti meclisinin toplanması, karar alınması, gazete ilanına çıkılması lazım. Onun için mümkün değil” dediler. En erken ne zaman yapılabileceğini sorduğumda 16-17 Aralık dediler. O da tam bütçe dönemine denk geliyor. İl başkanlarımız da tüzük kurultayının aday belirleme sürecini sekteye uğratacağını söyledi ve mayıs ayına bırakılmasını istedi. Biz önümüzdeki pazartesi gününe Parti meclisini olağanüstü toplantıya çağırdık. Parti meclisimiz bu öneriye uyarsa tüzük kurultayının kararını alacağız. Önümüzdeki mayıs ayı sonuna doğru bir tarih belirleyeceğiz. Tüzük komisyonu oluşturacağız. Mayıs ayına kadar çalışacağı bir takvim belirleyeceğiz. Böylece çok aceleye gelmemiş olacak. Yerel seçim takvimi de sıkıntıya sokulmamış olacak. Gelecek seçimlerde CHP milletvekillerinin tüzükte belirlenen oranda önseçimle belirlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Yani gelecek milletvekili seçiminde yüzde 85 ve üzerinde bir oranla önseçim yapacağız. Bu tüzükte yüzde 85 oluyor ama belki mayısta yapacağımız değişiklikle bunun da üzerine çıkabiliriz.
BABAEVİNİN TAPUSU ATATÜRK’ÜN Kurultaydan önce duygusal kopuşu olan bir seçmenden söz etmiştiniz. Yaşanan değişimle onlara nasıl seslenirsiniz?
Bunu gittiğim her yerde “Babaevine dönün” diye söylüyorum. Bu herkese yaptığım bir çağrıydı. Biz geçmişin doğrularını sürdüreceğiz. Ama geçmişte yaptığımız yanlışları terk edeceğiz. Bu evin sahibi ne Kemal Bey ne Özgür Özel. Ecevit ve İnönü bile değil. Benim gözümde İnönü ayrı Ecevit ayrı bir rol model ama babaevi Atatürk’ün tapusuna kayıtlı. Babaevine davet aslında Atatürk’ü sevenlere davet. Partiyi hep birlikte yöneteceğiz. Bunu demokratik dijital katılım olarak söylüyorum. Kurultay delegeleri parti meclisi üyelerine, onların MYK üyelerine, onlar da genel başkana katkı sağlayacağı bir platform geliştiriyoruz. Bunun bir sonraki adımı CHP’nin bütün üyelerinin partinin genel başkanına doğrudan fikirlerini söyleyeceği bir nokta olacak. Ocak ayında üyelerle ilgili olan kısmı tamamlamış olacağız.
DIŞ POLİTİKADA YENİ PERSPEKTİF
Dış politika konusunda bir açılım yaptınız. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne gittiniz. Sırada hangi ülke var? Dış politikada nasıl bir perspektif çizeceksiniz?
İlk seyahati Azerbaycan’a yapmak istiyordum ama Bosna Hersek’in devlet günü var ve onu pas geçmek istemiyorum. Planlamasını yapıyoruz. Azerbaycan’a gideceğiz. Hatta önceki genel başkanlarımızdan Hikmet Çetin’le gideceğiz. Çünkü onun farklı bir ilişkisi var. Ermenistan sınırı tepki olarak onun zamanında kapatılmıştı. Bugünlere gelen adımların ilki Hikmet Çetin’in dışişleri bakanlığında oldu. Sayın Hikmet Çetin birkaç gün içinde oraya gidecek. Takvimde uygun görülen bir zamanda gideceğiz. İlhan Uzgel bizim gölge kabinedeki dışişleri bakanımız. Ayrıca grubumuzda Sayın Namık Tan var. Kongreden sonra görüştük dış politika perspektifini oluşturmayı birlikte sürdürüyoruz. Dış politikamızın bir boyutu Kıbrıs, Türki cumhuriyetler ve Balkanlar. Bir bölümü Avrupa Birliği ülkeleriyle ve sol, sosyalist partilerle. Sosyalist Enternasyonel’de partimiz delege düzeyinde temsil ediliyordu, bundan sonra ben temsil edeceğim. Bütün süreçlerde siyasi akrabalarımızla yakın ilişkide olacağız. Ayrıca 120’den fazla lidere İsrail-Filistin meselesinde barışı savunmamızla ilgili mektup yazdım. Bundan sonra herhangi bir kriz anında, örneğin Kuranıkerim yakma, Türkiye’ye bir saygısızlık yapılması gibi anlarda temasa geçip ülkenin haklı tezlerini en doğru şekilde aktarma gibi görevlerimizi yapacağız.
‘BİR SANATÇIYA SAYGI GÖSTERDİM, PİŞMAN DEĞİLİM’Pervin Chakar ile elini öperken verdiğiniz fotoğraf çok tartışıldı. Sonrasında Chakar’ın siyasi görüşleriyle ilgili haberler yapıldı. Siz bu görüşlere ve tartışmalara nasıl bakıyorsunuz?
Oraya giderken Sezgin Tanrıkulu, “Böyle bir konser var, dünya çapında önemli bir soprano ve Kürtler de böyle bir sopranonun dünya çapında tanınmasından çok mutlu. Mutlaka izlemenizi öneririm” dedi. Gidebileceğimi söyledim. Sonra bana Pervin Buldan’ın da geleceğini söylediler. Hiçbir mahsuru olmadığını, söyledim. Gittik, kendi parti protokollerimizde oturduk. Hatta bekleme odasında birlikte çay içtik. Ayrılırken Pervin Hanım’ı da yolcu ettim. Sonra “Pervin Buldan ile konsere gittiler” diye haber oldu. Yani Pervin Hanım’la gitme planımız yoktu ama bundan hiçbir rahatsızlık duymadım. Pervin Chakar’ı da izledim ve çiçek verdim. Çiçek verirken bir sanatçıya gösterilmesi gereken ilgi ve nezaket olarak öyle yaptım. Hiç de pişman değilim. Ayrıca birileri buradan bir şey üretmeye çalışıyor. TRT Kurdi’de Pervin Hanım en çok çıkan sanatçılardan bir tanesi. Örneğin Devlet Bey bundan rahatsız oluyorsa Tayyip Bey’e sorsun “Pervin Hanım niye çıkıyor?” diye. Pervin Hanım’ın o ifadeleri de Türkiye’deki bir Kürt devleti için kullanmadığı çok açık. Erdoğan da zaman zaman “Irak Kürdistanı” ifadesini kullanıyor. Ben kendisini bir sanatçı olarak ve Kürt vatandaşların gurur duyduğu bir sanatçı olarak, yurtdışında başarılı bir sanatçı olarak elini nezaketen öptüm. Burada da hiçbir pişmanlığım yok. CHP’nin Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüyle, terörle mücadele konusundaki hassasiyeti ortadadır. Bu konuda son derece netiz. Altı oka, kurucu değerlere, üniter yapıya hassasız. Meseleyi çarpıtmaya çalışmaları yakışıksız.