Muğla yaşanan su sorunun artarak devam ederken Milas Yurttaşlar İnisiyatifi sokağa indi. “Yönetmeliği uygula, Suyu termiğe değil halka ver” pankartı açan yurttaşlar DSİ uymak zorunda olduğu kendi yönetmeliğine uymadığını dile getirdi. Neşe Tuncer, Yeniköy Termik Santrali Milas’ın yıllık su kullanımının neredeyse 2,5 katıdır” dedi.
Muğla’da Devlet Su İşleri’nin (DSİ) yanlış politikaları, termik santrallerinin varlığı ve iklim kriziyle artan su krizi devam ederken Milas Yurttaşlar İnisiyatifi, suya erişim hakları için Çınaraltı, Hacıilyas Meydanı’nda toplandı. “Havanda su dövmüyoruz! Susuzluk kapıda…” başlıklı çağrıyla bir araya gelen yurttaşlar, “Yönetmeliği uygula, Suyu termiğe değil halka ver” pankartı açarak bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
“YAŞAMAKTA OLDUĞUMUZ SUSUZLUK DOĞAL DEĞİL”
Milas Yurttaş İnisiyatifi adına Neşe Tuncer okuduğu açıklamada, hızla büyüyen nüfus, değişen yaşam tarzları, kentleşme ve endüstrileşmeyle birlikte iklim değişikliğinin neden olduğu tahmin edilmesi zor etkilerin, su kaynaklarının mevcudiyeti konusunda endişe yarattığı dile getirilerek yöneticilerı acil önlemler almaya çağrıldı. Suyun, “yerine bir başka şeyin ikame edilemeyeceği bir doğal kaynak” olduğuna dikkat çeken Tuncer, “Yaşamakta olduğumuz susuzluk doğal değil. Günlük hayatlarımızı sürdürülmez hale getiren susuzluk, yetkililerin on yıllardır adaleti geciktirmesi sonucu bizlere ödetilen ağır bedellerin sadece bir boyutu. Doğal yaşam kaynaklarımızın enerji ve maden şirketleri tarafından hunharca sömürülmesi devam ederse susuzluğun kaçınılmaz olduğu bilim insanları tarafından söylendi durdu. Ne bakanlıklar, ne valiler, ne halkın seçtiği yerel yöneticiler ne de milletvekilleri bu devasa yaşamsal sorunu dert etmediler. Zira onların derdi müştereklerimiz olan bu zenginliklere, yani sömürülen toprağa, suya, yaşam alanlarına ‘yerli ve milli servet’ diyerek bir avuç sermaye sahibine peşkeş çekmekti” diye konuştu.
“DSİ UYMAK ZORUNDA OLDUĞU KENDİ YÖNETMELİĞİNİ HİÇE SAYMAKTADIR”
Milas’ta iki termik santralin olduğunu hatırlatan Neşe Tuncer, “Santrallerde soğutma suyu olarak içme suyu kullanmaktadır. Standart bir linyit kömürlü termik santral, her 3,5 dakikada bir, bir olimpik yüzme havuzunu dolduracak kadar su çeker. Su Tahsisleri Hakkındaki Yönetmeliğin 7. maddesi suyun kullanımında öncelik sıralaması yapmakta ve halkın içme ve kullanma suyu ihtiyacını birinci, enerji üretimi ve sınai su ihtiyaçlarını ise dördüncü sıraya koymaktadır. Yani yasa açık bir şekilde yurttaşların su ihtiyacının öncelikle karşılanması gerektiğini söylerken termik santrallere su tahsisi yapan DSİ uymak zorunda olduğu kendi yönetmeliğini hiçe saymaktadır” denildi.
“MİLAS’IN YILLIK SU KULLANIMININ 2,5 KATI TERMİK SANTRALE GİDİYOR”
Geyik Barajı’nın Yeniköy Termik Santrali’ne soğutma ve kül suyu temin etmek amacı ile inşa edildiğini anlatan Tuncer, “Yeniköy Termik Santralinin Kullandığı su miktarı 14,5 milyon metreküptür. Santrale tahsis edilen suyun 9,5 milyon m3’ü Geyik Barajı’ndan, geri kalan 5 milyon m3’ü ise Milas Dereköy yeraltı suyu varlıklarından alınmaktadır. Bu kullanım Milas’ın yıllık kentsel su kullanımının neredeyse 2,5 katıdır. Yerine bir başka şeyin ikame edilememesi nedeniyle su meta olarak düşünülemez ve kullanılamaz. Hiç kimsenin, hiçbir kuruluşun, topluluğun, sınıfın ya da devletin; suyu kirletme ve sudan kar elde etme hakkı yoktur. Örneğin Türkiye’de başka hiçbir yerde örneği olmadığı şekilde su hizmetleri Güllük’te imtiyaz sözleşmesiyle özel bir şirkete devredilmiştir. Suyun bu şekilde bir meta haline getirilmesine hepimizin, birlikte bugün karşı çıkmalıyız” ifadelerini kullandı.
“KÜRESEL SU KRİZİNİN ASIL NEDENİ SUYUN PLANSIZ KULLANILMASIDIR”
Yaşanan su krizinin nedenlerini ve çözümlerini sıralayan Tuncer, “Küresel su krizinin asıl nedeni, suyumuzun az olması değil, nüfus artışı, hızlı endüstrileşme, çarpık kentleşme ve suyun plansız kullanılmasıdır. Vatandaş su tasarrufu yapsın diye ortada dolaşanlar bilsinler ki, vatandaşın kullandığı su toplam su tüketiminin sadece yüzde 15’idir. Bodrum’da, Milas’ta su krizine çözüm arayışında olanlar, önce yüzde 30-40 aralığında olan su kayıp ve kaçaklarını Avrupa ve Amerika ortalamasına, yüzde 10’ a çekmeye çalışmalıdırlar. Tarımda vahşi sulamadan vazgeçilmelidir. Sonra zaten 1996’da kapatılmalarına karar verilmiş olan termik santrallerin bir an önce kapatılması ve bu termik santraller için verilen teşviklerin bu santrallerde ve santrallere kömür sağlayan madenlerde çalışan emekçilere daha iyi yaşam koşulları sağlanması için kullanılmasına başlanmalıdır. Gün, suya erişim hakkımızı talep etme, alma zamanıdır. Bizler kamuya ait olan suyun kamu eliyle yönetilmesini istiyoruz. Kamu yönetiminden kastımız, parçalanmış, hantal olan devlet kurumlarının yönetimi değildir. Kamu yönetiminden kastımız, toplumun ortak çıkarları için çalışan, bilim ve teknolojiyi en verimli biçimde kamu yararına kullanmayı hedefleyen bir kamu yönetimi tarzıdır” dedi.
YURTTAŞLARIN İLKELERİ AÇIKLANDI
Bu konuda asla vazgeçmeyeceklerini belirtilen açıklamada, yurttaşların ilkeleri şöyle sıralandı:
“Su hayatın vazgeçilmez unsuru olarak önemli bir toplumsal değer olarak ele alınmalıdır.Herkes sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek için gerekli sağlıklı, güvenli suya ulaşabilmelidir.Temel insan hakkı olan suya erişim hakkı ile ilgili bağlayıcı yasalar anayasa metinlerine girmelidir.Su hizmetinde ve yönetiminde, hizmetin kamusal özü korunmalı, yönetiminde katılımcı modeller geliştirilmelidir.Yaşam hakkımız olan suyumuz, su şirketlerinin insafına bırakılmamalıdır.Su kamu malı olarak tanımlanmalı ve toplumsal bir değer olarak kabul edilmelidir.Su kaynaklarının kullanımında öncelik tüm canlılara, insanlara ve ekolojinin korunmasına verilmelidir. ‘Gün, suya erişim hakkımızı talep etme, alma zamanıdır”